Mücadele etmek;
En başta en yakını, annesiyle, sonra en sevdiği, aşık olduğu adamla, daha sonra kendisiyle…
Mermerle mücadelesi ise onun için en kolayıydı, en zoru olması gereken aslında…
Enteresan bir kadın
Camille Claudel
Her aybaşı Tempo dergisini getiren kargocu çocuğun uzattığı kağıdı imzalamadan, ilk olarak, poşeti yırtıp verdiği eke bakıyorum heyecanla. Bu ayki “Bilmeniz Gereken 50 Heykel”
Bunu biliyorum, aaa, bunu hiç bilmiyordum, hey bunu görmüştüm ben diye sayfaları çevirirken aklımdan geçiyordu acaba listede var mı yok mu derken işte Sakuntula- Vertemnus ve Pomone…Paris Rodin müzesinin bence en çarpıcı eseri.
1888 yılında yani 24 yaşındayken yaptığı bu eserde Hint mitolojisinden sıradan bir kız ile bir prensin aşkını anlatan hikayeyi işlemiş Camille.
Başa dönelim; daha 13 yaşındayken “Napoleon 1”“Bismarck” ve “David ve Goliath” heykellerini yapacak kadar kararlı bir kız. Ancak annesi kızının bu yeteneğini asla kabullenemez. Babası ise, otoriter bir adam olmasına rağmen kızının heykele olan yeteneğini sonuna kadar destekler. Hatta kızının bu konuda iyi bir eğitim alması için ailesini alıp Paris’e yerleşirler.
Camille, burada kız öğrenci kabul eden az sayıdaki akademilerden birine, Colarossi Akademisi’ne yazılır, stüdyo kiralar, daha sonra zamanın gözde heykeltıraşlarından Rodin’in öğrencisi, sevgilisi, ilham perisi, en büyük rakibi, sonu olur…
Hayata karşı inanılmaz bir hırsı vardır.
Rodin şanslıdır; artık onun son derece yetenekli bir ilham perisi vardır ve beraber pek çok eser ortaya çıkarırlar.
Mesela, Cehennemin Kapıları adlı unutulmaz eseri Camille’in yoğun yardımıyla hatta daha çok etkisiyle yaptığı söylenir. Fakat güçler birleşmesi zaman gelir güçler çatışmasına döner…
"Ona altını nerede bulacağını söyledim. Ama bulduğu altın kendi içindeydi” Rodin'in Camille için söylediği bu söz,sanat tarihinde söylenmiş en anlamlı ifadelerden biridir.
Kadınların hayatının çok zor olduğu o dönemlerde tüm baskılara rağmen heykeller yapmış(hatta cinsel açıdan ülkemizde hala sakıncalı görülebilecek heykeller) sıra dışı bir heykeltıraşla sıra dışı bir ilişki yaşamış, hatta hamile kalmış;ölü doğum yapmış, açlığa, ümitsizliğe, tüm acılara rağmen sanat tutkusundan hiç vazgeçmemiş büyük sanatçı, Camille Claudel.
Kırklı yaşlarındayken bir gün sinir krizi geçirir ve eserlerinin pek çoğunu parçalar, bazılarını nehire atar. Artık ciddi gel gitler başlamıştır ve akıl sağlığını kaybettiği gerekçesiyle ailesi tarafından( Rodin’in de isteğiyle) hastaneye kapatılır. 30 yıl burada kapalı kalır ve burada ölür. Bu kadar başarılı bir heykeltıraşın en verimli çağını akıl hastanesinde geçirmesi tüm sanat tarihi açısından büyük bir kayıp olmuştur. Ancak her şeyde olduğu gibi ilişkiler onun sonu olmuştur…
İnsanın, ne olursa olsun yaptığı işe büyük bir saygıyla, sevgiyle hatta tutkuyla bağlı olmasının en çarpıcı örneğidir Camille Claudel.
Bu müthiş kadının hayatını merak edenler, benim beş yıl önce Vertemnus ve Pomone'u gördükten sonra yaptığım gibi, Isabelle Adjani ve Gerard Depardieu'nun Camile ve Rodin’i canlandırdığı filmi izleyebilir; hatta daha iyisi benim yapmadığım, Anne Delbee'nin yazdığı Bir Kadın adlı kitabı okuyabilirler.
Comentários