Çok zor ayrıldım ondan. Ödünçtü çünkü bir an evvel iade edecektim ki saygın bir topluluk sıradaki tartışma/yorum/irdeleme toplantısında onu ele alacaktı. Gubi'nin sevgili anişinin kitabından bahsediyorum. Beraber geçirdiğimiz vakit sarsıcıydı aslında bir o kadar da bağlayıcı.
Yeşil Peri Gecesi
Hani soluksuz okunan cinsten. Sağ gösterip sol vuranlardan. İçimizden, dünyadan, şu çivisinin çıkmasına ramak kalmış dünyanın insanlarından bir roman. Ayfer Tunç eseri.
"Benim istediğim kuru samanların altından şarıl şarıl akan suları göstermekti. Her şey yolundaymış, dünya bok kokmuyormuş gibi yapan milyonlarca insana ; Bir kere bari sağına soluna bak, çürüyor dünya görmüyor musun? demekti."
Kaderim buymuşçular, çaresizlik, güvensizlik ve eziklik ile boğulmuş bireyler maalesef bir süre sonra bağımlı kişiliğe bürünüyor. İlk bulduğuna yapışıyor.Hele ki karşı taraf da kıyısından köşesinden muhtaçsa ona, vay yazık her ikisine de!İlişki hastalıkla boğuşuyor.Yalnız kalmaya korkuluyor, beceremeyeceğinden...Durum böyle olunca da hep affediliyor karşı taraf, ne yaparsa yapsın.Boş verip, kısa sürede unutup, olmamış gibi yapıyor; sırf yalnız kalmaktan ürktüğü için.
Zavallı kahramanımız Şebnem gibi...Tüm kaderine boyun eğen kadınlar gibi...
Dünyanın en çok güvendiği edebiyat eleştirmenlerinden Bernard Pivot, kendisine " iyi bir kitap nedir ?" diye sorulduğunda " Okurken bir kitap okuduğunuzu size unutturandır" diye cevaplamıştır.
İşte Yeşil Peri Gecesi de kitap okuduğunuzu unutturuyor. Daha ne diyeyim...
Comments